Öyle Bir Geçer Zaman Ki

Öyle Bir Geçer Zaman Ki var, dizi, malum.
Neredeyse her izleyişimde ağlaya ağlaya izliyorum ki ben normalde ağlamam, dizilerde hiç.

Osman da ağlatıyor, Osman da üzüyor. Ama Mete çok koyuyor bana, içim acıyor, canım acıyor resmen. Yüreğim sancıyor. Mete... Mete'nin öfkesi, anlık değişen ruh halleri, gözyaşları, o çaresizliği, elinden bir şey gelmemesi ama bir şey yapmak istemesi... Evin babasına karşı evin babası rolünü üstlenmeye çalışması, hem ablasının kuzusu hem babası olması, denemesi. Osman'ı korumak istemesi, Aylin'le çatışsa bile elini üzerinden çekmemesi, çekememesi. Ama en çok Mete'nin öfkesi kalbimi kırıyor.
Yanıma oturtmak istiyorum, önce hayır diyecek biliyorum. Sonra başını göğsüme yaslayacağım kibarca, itiraz edecek, anlatmayacak. Çünkü zayıflığını göstermek istemeyecek. Ama sonra açılacak, anlattıkça açılacak, açıldıkça anlatacak. Anlattıkça bağıracak çağıracak, ağlayacak. Hızla ayağa fırlayıp odada volta atacak, sonra yine gelecek yanıma. Elini tutmak isterdim o anda, "tamam" demeyi, "sen baban değilsin, öyle olmayacaksın" demeyi, "babanın açtığı yaraları sadece sen iyileştirebilirsin, iyileştirmelisin" demeyi. Anaç yanımı ortaya çıkartıyor, bende çok ender görülen bir yanım bu. Mete... Mete kalbimi kırıyor, canımı acıtıyor, gerçekten, acıtıyor. O çırpınışları acıtıyor, annesini ablasını ailesini kendi babasından korumaya çalışması acıtıyor. Acıtıyor be çocuk, acıtıyor işte.

Dizinin her bir karakteri ele alınabilir tek tek. Ali, kararsızlığı ailesinin en büyük acıları çekmesine neden olan; ne onu ne öbürü seçemeyen, seçememenin hırsını da seçemediklerinden çıkartan Ali. Cemile, yıllarca kocasına karşılıksız fedakarlıkta bulunan, çocuklarına yıllardır baba olan ve gerçek babalarından koruyan, "anne", Cemile. Berrin, aldığı yaraların kabukları düşmemiş, düşmediği için de zırh gibi etrafında olan, sessizliğinin altında derin ve sert olan Berrin. Ablasının tam tersine dışa açılmış olan, havai, belki de havailiğiyle hasar almamaya çalışan Aylin. Mete. Ve Osman, üzerine başlı başına yazı yazdırabilecek olan Osman. Ahmet, daha üstündeki katmanlar sıyrılmamış olan, göründüğünden daha derin bir karakter, nazik, mahcup, ideallerine bağlı Ahmet. Nüfuzlu, yeri geldiğinde nüfuzunu kullanan ama bir yandan tercih edilmemenin acısı içindeki Hakan. Haklıyla haksızı bilen, oğlunun yaptıklarının kızgınlığı içinde, gelinine kol kanat geren, kadın gibi kadın Hasefe.

İçimi çekiyorum, diyorum bu dizi bana niye bu kadar koyuyor.
Annemle babam ben 6 yaşımdayken ayrıldı. Dolayısıyla anne-baba kavgası bir yana, evlilik hayatını bile doğru dürüst hatırlamıyorum. Asla ne annemden ne babamdan ne de aile büyüklerimden şiddet gördüm, dayak bir yana fiske bile yemedim. İkinci bir kadın olmadı hiç. Ne Berrin gibi özverisiyle suçluluk bile hissettiren bir ablam var, ne Mete gibi bir kardeşim ne Osmanım. Ahmet gibi kendimi, hayatımı, ailemi anlık bir tepkiyle riske atabileceğim bir sevdiğim olmadı veya Hasefe gibi bir kayınvalidem. Benim canım niye acıyor, ben bugüne kadar durum fark etmeksizin duygulanmamışken ve dahi ağlayanları sinir etmişken, bu kadar gündelik bir konuda, geçmiş bir yaram yokken, niye evde bir başıma hıçkıra hıçkıra ağlıyorum? Niye başta sessiz sedasız gözyaşlarım akarken birden sesli ağlamaya başlıyorum, niye duramıyorum, niye aynı sahneyi yine izleyince yine ağlıyorum... Niye Mete çaresizlikle başını duvara vurduğunda içimden bir şey kopuyor, nefesim kesiliyor bir an? Bilmiyorum.

Bilmiyorum.

Tek bildiğim şey, senaryosuyla, oyuncu kalitesiyle bu kadar başarılı bir dizi olmasından mutluyum. Figuranına kadar, her oyuncu hissederek, hissettirerek oynuyor. Ve Osman'ı oynayan çocuk, ben bu kadar başarılı bir çocuk oyuncu ne zaman gördüm hatırlamıyorum.

Öyle bir geçiyor ki zaman...Gerçekten.

Bugün itibariyle Skytürk'te bakan tarafından toplama genelgesinin sahipli, kısırlaştırılmış köpekleri bağlamadığı, kimsenin evinden köpeğinin alınmayacağını açıkladı, karar sahipsiz, kayışsız gezdirilen ve tehdit unsuru olarak kullanılan köpekler alınacakmış.

Bu gece 21.00de Tamer Dodurka, Şemseddin Sayan ve bir pitbull, Habertürk'te canlı yayındaydı. Tamer Hoca yapılması gerekenleri güzel bir şekilde anlattı, açıklayıcı ve güzel bir program oldu.

An itibariyle büyük tehdit kalktı, biz de rahatladık.

Yapılması gerekenlerin düzgün şekilde yapılması lazım. Olayların önüne ancak bu şekilde geçilebilir.

Aslında yazının başlığını "bir kabusu yaşamak" yapacaktım ama gözü ilişenlere fikir vermesi açısından olayı da yazayım dedim.
Çeşitli gazetelerde bugün yer alan habere göre, Tehlikeli Irklar Kanunu'nda belirtilen köpeklere, sahiplerinden alınarak el konulacak.
Bu ırklar pitbull, dogo, tosa ve fila.
5199 sayılı kanunla 2005te pit ve tosa yasaklı ırk oldu, daha sonraki Tehlikeli Köpekler Kanunu ile de dogo ve fila bu ırklara dahil edildi.

Buna göre bu köpeklerin üretilmesi, sahiplendirilmesi, ülkeye sokulması, satılması ve hediye edilmesi yasak

Hayvan başına para cezası var ve hayvana el konuyor.

Bu günden sonra bunu uygulamaya karar vermişler.

Kendimi pit ve dogo sahiplerinin yerine koyuyorum, kabus gibi bir durum! Canımdan çok sevdiğim canlının her an birileri tarafından elimden alınabileceğini bilmek, insanı ne hale sokar Tanrım!

Köpek yetiştirmeyi bilmeyen, köpeğini dövüştürmeyi bir halt sanan, kendi ezikliklerini köpekleri üzerinden gidermeye çalışan, egolarını tatmin eden, köpeğim saldırsın parçalasın ısırsın modunda gezinen bir takım İNSANIMSI nedeniyle, gözünün içine baktığım, sosyal yetiştirdiğim, insan seven köpek seven, uyumlu, itaatkar köpeğime el konulması, köpeğimin bakım evine(!) gönderilmesi , ordaki akıbetinin ne olacağının bilinmemesi, kabusu yaşamak. Rüyalarda görünce kan ter içinde, yürek çarpıntılarıyla uyandığımız durumların gerçek olması. Köpeğini böyle bir sebepten kaybetme düşüncesinin bile kalp sızlattığı bir durum. O ruh halini düşününce gözlerin dolmasına neden olan bir durum.

Sabahtan beri durup durup kızlarıma (rottweiler ikisi de) bakıyorum. Böyle bir durum bizim başımızda olsa nolurdu diyorum. Naparlardı benim sevgi pıtırcıklarım, nasıl ayrılırdım, nasıl teslim ederdim akıbetinin ne olacağının bilinmediği bir yere? Naparlardı orada, ne düşünürlerdi benim için, yarı yolda bıraktığımı mı düşünürlerdi, onları terk ettiğimi mi, artık sevmediğimi mi? Nasıl çıkardı aklımdan o son bakışları, gözleri, hayal kırıklıkları ve belki korkuları? Nasıl açıklardım onlara, hiçbir suçlarının olmadığını, hiçbir suçumun olmadığını? Nasıl dayanırdım arkalarından, nasıl katlanırdım çaresizliğime, elimin kolumun bağlı olmasına? Şimdi, bunları düşünüp yazarken bile ağlarken, ellerim titrerken, gerçekleşmesine nasıl dayanırdım?
Kabusu yaşamak,demiştim. Değil, daha kötü, daha katlanılmaz.

Allah tüm pitbull ve dogo sahiplerine kolaylık versin, dilerim ciddi kayıplar verilmeden aşılır bu iş.

Allah tüm diğer ırkları; rottweilerları, dobermannları, Alman çobanları, cane corsoları...hepsini korusun.

Allah yardımcınız olsun.

Blog alemlerine böyle mi dönecektim yarabbim?
Uzun zaman sonra ilk yazımın konusu bu mu olacak? Bu nasıl bir kader,bu ne buu?

Geçen gece rüyamda Oray Eğin'le yakınlaştığımdan beri "Oray mı ayy"," yok daha neler","abarttın" tepkileri alıyorum arkadaşlarımdan...Yahu ben mi dedim Oraycım canım ciğerim, gel alakasız şekilde rüyama gir diye?? öyle bir şansım olsa zaten Teoman'ı çağırırım ben...



Aynı rüyada Münir Özkul, Kemal Sunal, Meltem Cumbul, annem ve üç arkadaşımı daha görmemi niyeyse kimse kaale almıyor, varsa yoksa Oray..

Bilinçaltım sözüm sana! Bak canım, bak güzelim... Bugüne kadar onlarca saçma rüya gördürttün bana...Ne fok balığına temel itaat eğitimi vermem kaldı ne Prens William'ın ailemden beni istemesi...Teoman'dan çocuğum oldu, Oktay Kaynarca telefonumu aldı...Hepsine tamam dedim, sana kızmadım..Çocuk bir yerden hatırlamıştır o yüzden o rüyayı görmüşümdür dedim ama yani artık abarttın...Kendine çeki düzen ver, beni oraya getirtme! Bak yine Oray dedim yaa!

Kitap&Film&Müzik

Şöyle bir seçme yapayım dedim son zamanlarda okuduklarım,izlediklerim ve dinlediklerimden...

En son Mahkum Prenses'i okudum,Philippa Gregory.


Daha önce Boleyn Kızı ile Anne Boleyn'i,Kraliçenin Soytarısı ile Kanlı Mary'yi ve Bakirenin Aşığı ile Elizabeth'i anladan Philippa Gregory bu sefer Aragonlu Katherine'i anlatmış.Henry'nin ilk eşi ne Mary'nin annesi.
Tarih derslerinden hatırlayabileceğimiz gibi Kastilya ile Aragon'u birleştiren İspanyol hükümdarlar Isabella ve Ferdinand'ın kızı.
Yine sürükleyici ve ilginç bir kitap.

Yalnız şunu söylemeliyim ki mesela Bakirenin Aşığı daha tarihsel gerçeklere dayanan bir kitap..Fakat Mahkum Prenses daha fantazisel.
Şöyle anlatayım.
Katherine önce Henry'nin abisi Arthur'la evleniyor,Arthur öldükten sonra Henry'yle evleniyor.
Buraya kadarı bütün tarihsel yazılarda aynı.Tartışma burdan sonra başlıyor.
Normalde abisinin karısıyla evlenemez Henry.
Katherine Arthur'un iktidarsız olduğunu ve bakire olduğunu açıklıyor bunun üzerine evlenebiliyor Henry'yle.
Bugün tarihçilerin büyük kısmı Katherine'in yalan söylediğini,aslında bakire olmadığını söylüyor.

Philippa Gregory kitabını Katherine'in bakire olmadığı üzerine kurmuş.Bu tarihsel bir ihtimal olmakla beraber,Gregory'nin nedenleri konusunda emin değilim.
Kitaba göre Katherine,ölüm döşeğindeki Arthur'a söz verdiği için bakirelik yalanını söylüyor.Kitap sırasında sık sık Arthur'la iç konuşmaları ve kendini hala Arthur'un karısı olarak gördüğü belirtiliyor.
Fakat ben Katherine ve Arthur arasında böyle yoğun bir aşk olduğuna dair bir şey okumadım.Eğer ilerleyen zamanlarda okursam düzeltirim.
Yani demem o ki bu kitabı okurken %100 inanarak okumayın.

Ayrıca kitap tamamen Katherine'in çocukluğu,Arthur'la evliliği,sonraki yıllar,Henry'yle evlenip tahta çıkışı ve İskoç savaşına kadar gidiyor.Sonra şak diye mahkemeye atlıyor,bir-iki sayfa mahkeme ve bitiyor.
Halbuki Henry'nin boşanmak istemesi,Katherine'in karşı çıkması,uzun yıllar,mahkeme,Katherine'in sürgünü...Çocukluğunu,gençliğini veya diğer kısımları çok uzun anlatacağına bu önemli kısımları da alabilirmiş Philippa Gregory. Böyle çok yarım kalmış.Bilmeyen biri ne olduğunu anlamaz bile nerdeyse.

Yine de keyifli vakit geçirecek,sürükleyici,Katherine'i daha iyi tanımak için okunacak güzel bir kitap.

---
DVDde Gelinler Savaşı-Bride Wars'ı izledim.Hoş,keyifli bir film.Fazlası değil.Komedi.
Bu arada Amerikan afişlerinde kızlar sırt sırtayken bizim afişlerde boğaz boğaza :D İlginç geldi.





Sinemada Harry Potter ve Melez Prens..Sinir oldum döndüm. Tamam güzel bir film,sahneler çekim mekanlar vs gerçekten çok güzel ama beğenmedim konu olarak çünkü ya kitaptan gerekli yerleri almamışlar,ya biraz değiştirmişler!!! Şimdi anlatıp daha izlemeyenlerin bedduasını almayayım izleyince anlarlar.


---
Şu ara sevdiğim şarkı aşağıdaki yazıda gönderdiğim I'm A Bitch I'm A Lover-veya sadece Bitch.

En Seksiler

Yaşayan En Seksi 50 Türk Kadın ve 50 Türk Erkek seçilmiş.
Seçenler kim,kriterleri neymiş bilmiyorum.
Listelere baktığımda yok artık dedim bazı isimlere..
Buyrun bakalım:

Kıvanç Tatlıtuğ....Tamam yerini hak ediyor :)
Kenan İmirzalıoğlu..Cıks..Sevmem pek..
Mehmet Günsur..Eh listede olacak bir insan..
Nejat İşler..
Tolgahan Sayışman..Oki doki..En Seksilerden değil gerçi be..Neyse..
Beyaz..Beyaz bizim ailenin çocuğu gibi ya,seksi gelmiyor bana :D
Timuçin Esen..Tanımıyorum.
Mehmet Aslantuğ..
Murat Boz..
Emre Altuğ..Ooh yeah baby :))
Okan Bayülgen..Yes sir :) Bu adam hiç yakışıklı değil ama bir karizması var be ya..
Uğur Pektaş..
Ali Koç??
Cem Boyner..Hö?
Kadir İnanır..Hadi artık yaa :D
Cem Yılmaz..Ayol seksi mi o?Ne bileyim..
Menderes Utku kim yaa?
Tan Sağtürk...O da kuzenim falan gibi geliyor bana..
Mehmet Akif Alakurt..Iııh..
Kenan Doğulu..Olabülü..
Tarkan..Tarkan artık nasıl desem..Büyüdü :D
Arda Turan..Ahah Arda'nın seksapeli meslekten ileri geliyordur herhalde..
Sarp Leventoğlu..Bak buna hayır demem..
Çağan Irmak..
Necati Şaşmaz yok artık yaa..
Rutkay Aziz..Evet evet..Babam yaşında-hatta daha büyük,ama bu adamın bir seksiliği var..Ses tonunu da severim zaten..
Tayyip Erdoğan..Hönk artık şaka mı buuu?
Volkan Demirel..
Atilla Saral..
İbrahim Kutluay..Sevimli adam bu yaa :))
Oktay Kaynarca..
Teoman..Sonunda..Bence çok daha yukarlarda olmalıydı,en azından Tayyip Erdoğan'ın üstünde olmalıydı..Errrkekim benim..
Burak Özçivit..
Cemal Hünal..
Güneri Civaoğlu..Ahah hiç o gözle bakmamıştım o adama.. :D
Uğur Dündar..Birand da çıkacak diye korkuyorum valla..
Ahmet Hakan..
Kaan Tangöze..Batuhan'ı alsalar daha iyi olurdu bence :)
Fikret Kuşkan
İlhan Mansız..Hala yaşıyor mu o? :D
Nuri Bilge Ceylan
Cem Davran..Ailenin komiği o bee..
Ertuğrul Özkök..
Saadettin Saran..Ahahah :D
Fatih Terim
Rahmi Koç
Sarp Apak..Sarp'a çok büyük haksızlık bence,yeri Saadettin Saran'dan bile altta olmamalı eğer bu listeye konacaksa...

Listede katıldığım sadece birkaç isim var..Gerisi ya mesleği ya başarıları yüzünden alınan insanlar bence..Ya da Okan gibi zekası için (ki zekası yüzünden seksi bulmayı anlarım)..
Şu listede evet tamam dediğim taaaabiii kiiii Teoman var,Kıvanç Tatlıtuğ,Emre Altuğ,Kenan Doğulu,Sarp Leventoğlu,Rutkay Aziz var...Bunlardan da ilk üçü için (Teo,Kıvanç,Emre) seksi derim;Kenan,Sarp ve Rutkay Aziz listede oldukları için ok dediklerim :D
Saadettin Saranmış..Yok artık..







Gelelim hatunlara...
Beren Saat..Aferim..
Ayşe Arman.. 2. sırada..Cıkss..Ondan ne seksi hatunlar var..
Tuba Büyüküstün..
Aysun Kayacı..Severim ben bu hatunu ya:)
Hadise..
Özlem Önal
Ajda Pekkan..Hala taşş gibi estetik cerrahlar sağolsun ama artık ona bakıp "üff ne seksi hatun" diyen var mı?
Çağla Şıkel..Tamam.
Nil Karaibrahimgil..Nil evin yaramaz çocuğu gibi yaa..
Berrak Tüzünataç..Harbi hoş hatun.
Deniz Çakır..
Fahriye Evcen
Müjde Ar..Hala mı be kardeşim?
Deniz Akkaya..
Mine Kalpakçıoğlu
Burcu Esmersoy
Bergüzar Korel
Hülya Avşar
Sıla
BennuGerede
Saba Tümer
Petek Dinçöz :D
Ayşegül Aldinç..
Arzum Onan..Seksiden ziyade sevimli sanki..
Banu Güven
Didem Erol..Tamam listede olacak biri..
Ebru Şallı..Piki..
Nurgül Yeşilçay
Nebahat Çehre
Saadet Işıl Aksoy
Tuğçe Kazaz..Cidden severim bu kızı..Daha yukarlarda olmalıydı..
Biricik Suden..
Deniz Seki..
Ayşe Hatun Önal..O da yukarlarda olmalıydı.
Ahu Yağtu kimdir?
Özgü Namal..Ya Özgü Namal da seksiden ziyade şirin yaa..
Azra Akın..
Gamze Özçelik..Olur bence.
Güzide Duran..
Ebru Akel
Fatoş Kabasakal..Biraz daha yukarıyı hak ederdi bence.
Ferhan İstanbullu..??
Hande Ataizi
Zeynep Tokuş..
Zuhal Olcay..
Melis Birkan
Yasemin Ergene
Oya Eczacıbaşı

Bu listede olmayı hak edenler,bir hatun gözüyle tabii,şunlar:
Beren Saat,Aysun Kayacı,Çağla Şıkel,Berrak Tüzünataç,Didem Erol,Tuğçe Kazaz,Ayşe Hatun Önal,Gamze Özçelik,Fatoş Kabasakal..

Mesela Berrak Tüzünataç


Bir de bazı çiftler var listeye giren..Dikkatimi çekti..
Hülya Avşar-Saadettin Saran çifti..
Çağla Şıkel-Emre Altuğ
Gamze Özçelik-Uğur Pektaş
Arzum Onan-Mehmet Aslantuğ

Ayrıca,Azra Akın-Kıvanç Tatlıtuğ çifti ve Özgü Namal-Oktay Kaynarca çiftleri ayrıldı..
Şimdi bu çiftler o zaman yaşayan en seksi çiftler mi oluyor aynı zamanda,ikisi de listedeyse? :))
Çağla Şıkel-Emre Altuğ ve Gamze Özçelik-Uğur Pektaş çiftini yakıştırırım ben :)

Ha mesela kimler olabilirdi listede...(benim seksi bulduklarım değil,olabilir dediklerim)
Rutkay Aziz varsa Haluk Bilginer olabilirdi,Tamer Karadağlı,Dağhan Külegeç... Hatunlarda Vildan Atasever...

Ben normal değilim zannımca..
İnsan olarak çatlaklıklarım mevcut zaten,o yüzden uzun yıllardır bir lakabım çatlaktır,o ayrı..Ben hatun olarak da normal değilim sanırım..Niçün?

-Makyaj yapmam.
Valla yapmam...Kendiliğimden ruj sürdüysem ilginç bir olaydır..Selin'in elinde allıkla evde üstüme yürüdüğünü bilirim sür bir kere diye :D

-Saçımla uğraşmam.
Sadece 2-3 ayda bir kızıl boyam var,o zamanlarda bir de uçlardan kestiriyorum o kadar. Bırak kuaförde fön çektirmeyi evde bile düzleştirici şudur budur kullanmam..Saçlarım da epey uzun,içim bayılıyor..Yıka ve çık :D

-Alışveriş sevmem.
Öyle uzun uzun gezmeyi,onu giy bunu çıkar yapmayı,mağaza mağaza gezmeyi sevmem..Girerim bir-iki mağazaya,alır çıkarım.

-Ayakkabı düşkünlüğüm yok.
Sevdiğim birkaç ayakkabım var,onun dışında ayakkabı merakım yok...

-Çanta kullanmayı sevmem.
Dolayısıyla çanta sevgim de yok.Mümkün olduğunca da çanta taşımam.

-Az eşyayla tatile çıkarım.
Valizlerce eşyayla çıkmam tatile..2 aylığına babama giderken tek valizle giderim mesela..Sevmem öyle bir sürü eşya almayı.Danimarka ve İsveç'e geçtiğimde okul çantasından küçük sırt çantasıyla gitmiştim,sadece pijama ve 2 tişört almıştım yanıma :)

-Çabuk hazırlanırım.
Genelde hatunların ağır hazırlanıp beyleri beklettiği söylenir,ben tam tersi.
Sabahları uyandıktan yarım saat sonra çıkmaya hazır hale gelirim..15 dakikada da yüz göz yıkama-giyinme-saç baş hazırlanıp çıkıyorum ama gözlerim falan şiş olduğu için 15 dkyı pek tercih etmiyorum.

-Başkaa..Aklıma gelmiyor ama vardır öyle özelliklerim.

Bir de bayan kelimesini hiç sevmem bak aklıma geldi.Bana bayan denmesini de sevmem :D Kullanmayı da sevmem :D
O yüzden genelde hatun veya kendim için dişi-dişi kişi kullanırım,çok gerekiyorsa hanım derim,son çare artık bayan :)

I'm A Bitch



Arda'nın beni tanıştırdığı bir şarkı..Çok hoşuma gittii :D

I'm A Bitch I'm A Lover - Meredith Brooks

I hate the world today
You're so good to me
I know that I can't change
I tried to tell you but you look at me like maybe
I'm an angel underneath;
Innocent and sweet
Yesterday I cried;
Must've been relief to see the softer side
I can undertsand how you'd be so confused
I don't envy you;
I'm a little bit of everything
all roled into one

Chorus
I'm a Bitch I'm a Lover
I'm a child I'm a Mother
I'm a sinner I'm a saint
I do not feel ashamed
I'm your hell I'm your dream
I'm nothing in between
you know you wouldn't want it any other way

So take me as I am
This might mean you'll have to be a stronger man
Rest assured that when I start to make you nervous
I'm going to extremes;
Tomorrow I will change
And today won't mean a thing

Chorus

Just when you think, you got me figured out
The season's already changin
I think it's cool; you do what you do
And don't try to save me

Chorus

I'm a bitch, I'm a tease
I'm a goddess of my knees
When you hurt; when you suffer
I'm your angel undercover
I'm enough; I'm revived
Can't say I'm not alive
You know I wouldn't want it any other way

Tercümesi:

Bugün dünyadan nefret ediyorum
Bana çok iyisin
Biliyorum değişemem
Sana söylemeye çalıştım
Ama bana belki altında bir melekmişim gibi baktın
Masum ve tatlı

Dün ağladım
Yumuşak tarafı gördüğün için rahatlamış olmalısın
Kafanın nasıl karıştığını anlayabiliyorum
Seni kıskanmıyorum
Ben her şeyden bir parçayım

Nakarat
Bir kaltağım,bir aşığım
Bir çocuğum,bir anneyim
Bir günahkarım,bir azizim
Utanmıyorum
Cehenneminim,rüyanım
Arada bir şey değilim
Biliyorsun başka şekilde istemezdin

Beni olduğum gibi al
Bu daha güçlü bir adam olman gerekeceği demek olabilir
Seni sinirlendirmeye başladığımda kendinden emin ol
Uçlara gidiyorum
Yarın değişeceğim
Ve bugün bir şey ifade etmeyecek

Nakarat

Beni çözdüğünü düşündüğün anda
Mevsim zaten değişiyor
Bence çok güzel
Ne yapıyorsan onu yap
Ve beni kurtarmaya çalışma

Nakarat

Bir kaltağım,bir alaycıyım
Dizlerimin üstünde bir tanrıçayım
Canın acıdığında,acı çektiğinde
Senin gizli meleğinim
Yeterliyim,canlandım
Canlı olmadığımı söyleyemem
Biliyorsun başka şekilde istemezdim

---> İngilizce sözler Türkçe'ye tercüme edilince bazen saçma görünebiliyor.O yüzden iyisi mi siz şarkıyı dinleyin:

I'm back,bitch!



Çok sessiz sakin kaldım bu ara,hayatımın yoğunluğundan zannımca.

Son 3 ayımı Hollanda'nın bir şehrinde ormanın ortasındaki bir yurtta geçirdim...11 tane dersim vardı,ödevler,geziler,sınavlar,projeler,kendi gezmelerim vs derken yazı yazmaya vaktim pek olmadı,çok da içimden gelmedi açıkçası.

Sonrasında 4-5 günlük bir Danimarka-İsveç tatilim oldu,tek başıma gittiğim. 14 saat trenle çufçuf Arnhem'den Kopenhag'a gittim,ordan arada İsveç'e geçip Malmö'ye gittim,sonrasında tekrar 14 saat Arnhem.Dönüş treninde 2 İngiliz 2 İsveçliyle tanışma,trenden inerken mail ve facebook alışverişi...
Ordan Ede,yaşadığım şehir.İstasyonda laptopı arkadaşıma veriş ve hiç uyumadan durmadan Amsterdam'a geçiş...Amsterdam'da son alışverişleri ve gezmeleri yapış,Ede'ye dönüş,son hazırlıklar valizler...Sabah taksiyle Ede istasyon,ordan Schipol,check-in,9 kilo ekstra bagaj ve dolayısıyla 70küsür euronun girmesi,yanımda o kadar para olmamasından mütevellit ATMlere koşturuş,parayı ödeyip uçuş kartını alış,uçuş,iniş,yarım saatten fazla valiz beklediğim için Havaş'ı kaçırış,bekleyiş ve sonunda biniş,eve geliş,evde arkadaşlarımın hazırladığı sürpriz hoşgeldin partisiyle şok oluş...
Burdaki düzene dönüş,alışma..
Öyle geçti yani son aylarım...

Okulda 11 dersimin 11ini de başarıyla vermiş bulunuyorum,hepiciği İngilişce :))
7/24 İngilizce konuşmaktan mütevellit kargaşa var hafif,eğer dalıp düşünüyorsam İngilizce düşünüyorum,ani tepkilerim İngilizce..Hapşırıp benden bir anda "bless you" duyanların sayısı az değil :)
Önceden hep kızardım insanlara,birkaç yıl yaşayınca nasıl da Türkçe'yi unutuyorlar diye ama hak verdim,devamlı başka bir dil konuşunca o dil hakim olmaya başlıyor,rüyalarım bile İngilizceydi...

Naptım Danimarka'da...Rosenborg Kalesi,Kral'ın Bahçeleri,Round Tower,Nyhavn,Amalienborg,The Royal Danish Playhouse,Opera House,Frederiks Church,flea market,Nytorv,Tivoli,Helsingor,Kronborg,National History Museum,Christianborg,Malmö-İsveç,Stroget... Buraları gezdim...Çok yürüdüm,nerdeyse bütün şehri yürüyerek gezdim..

İnanılmaz keyifli geçti,hele ki son günüm..
Son günümü tam bir Kopenhaglı gibi geçirdim..Sabahtan kalkıp Kral'ın Bahçeleri'nde çimlere yayıldım güneşin altında,ordan Nytorv'da merdivenlere oturdum kolamı alıp,gelen geçeni izledim...Sonra şöyle bir yürüdüm teknelerin arasında,tekrar Nytorv'da oturup sokak müzisyenlerini dinledim.Nyhavn'da banklarda oturdum,Amalienborg'a gittim tekrar,Frederiks Church'ün içini gezdim...Kral'ın Bahçeleri'ne geçip çimlerde güneşlendim diğer Kopenhaglılarla beraber,ordan Stroget'e geçtim,uzun süre Stroget'te oturdum...Sokak müzisyenlerini ve pandomimcileri dinledim/izledim...Çok keyifliydi..
Kopenhag tekrar gidilesi şehirler listemde :)

Bir kere Danimarkalılar Hollandalılardan çok daha sıcaklar,sevdim kendilerini :)

Dönüşte trende 1 Hollandalı kız,2 İngiliz ve 2 İsveçli erkekle beraber geldik,çok eğlendik valla :)

Bir de bu ara bir rüyalar görüyorum of of yani :)) Selin alıştı artık,rüya gördüm deyince ee bu sefer ne gördün diyor direkt :) Yakında rüyalarıma erişim mahkeme kararıyla engellenecek diye korkuyorum :P

Öyle yani..

Yolcudur Abbas

Blog akşam Danimarka'ya geçiyorum :D
Kopenhag'a,gezmeye :D
Ordan da İsveç'e geçmeyi düşünüyorum ama kesin değil,bakalım :)

Heyecan var accuk :D
Öptüm

Home


Home-Michael Bublé

Another summer day
Has come and gone away
In Paris and Rome
But I wanna go home
Mmmmmmmm

May be surrounded by
A million people I
Still feel all alone
I just wanna go home
Oh, I miss you, you know

And I’ve been keeping all the letters that I wrote to you
Each one a line or two
“I’m fine baby, how are you?”
Well I would send them but I know that it’s just not enough
My words were cold and flat
And you deserve more than that

Another aeroplane
Another sunny place
I’m lucky, I know
But I wanna go home
Mmmm, I’ve got to go home

Let me go home
I’m just too far from where you are
I wanna come home

And I feel just like I’m living someone else’s life
It’s like I just stepped outside
When everything was going right
And I know just why you could not
Come along with me
'Cause this was not your dream
But you always believed in me

Another winter day has come
And gone away
In even Paris and Rome
And I wanna go home
Let me go home

And I’m surrounded by
A million people I
Still feel all alone
Oh, let me go home
Oh, I miss you, you know

Let me go home
I’ve had my run
Baby, I’m done
I gotta go home
Let me go home
It will all be all right
I’ll be home tonight
I’m coming back home

---
Ev

Başka bir yaz günü
Geldi ve geçti
Paris'te ve Roma'da
Ama ben eve gitmek istiyorum
Mmmmm

Belki çevrelenmişim
Milyonlarca insan tarafından,ben
Hala yapayalnız hissediyorum
Sadece eve gitmek istiyorum
Oh,seni özledim,biliyorsun

Sana yazdığım bütün mektupları saklıyorum
Her bir veya iki satır
"Ben iyiyim bebeğim,sen nasılsın?"
Gönderirdim ama biliyorum ki yeterli değiller
Sözlerim soğuk ve düz
Ve sen bundan fazlasını hak ediyorsun

Başka bir uçak
Başka bir güneşli yer
Şanslıyımbiliyorum
Ama eve gitmek istiyorum
Mmmmm, eve gitmeliyim

Eve gitmeme izin ver
Senin olduğun yerden çok uzaktayım
Eve gelmek istiyorum

Ve başkasının hayatını yaşıyor gibi hissediyorum
Sanki dışarı adım atmışım gibi
Her şey düzgün giderken
Ve biliyorum niye
Benimle gelemediğini
Çünkü bu senin hayalin değildi
Ama her zaman bana inandın

Başka bir kış günü geldi
Ve geçti
Paris'te ve Roma'da
Ve ben eve gitmek istiyorum
Bırak eve gideyim

Ve çevrelendim
Milyonlarca insan tarafından,ben
Hala yapayalnız hissediyorum
Oh bırak eve gideyim
Oh,seni özledim,biliyorsun

Bırak eve gideyim
Bebeğim,ben tamamım
Eve gitmem lazım
Bırak eve gideyim
Her şey iyi olacak
Bu gece evde olacağım
Eve geri geliyorum

James James James

Cumadan beri Buffy'ye sarmış durumdayım.
2. sezondan itibaren yeniden izliyorum.Şu anda 5. sezona geçmiş durumdayım düşünün halimi...Günde ortalama 9.5 saat Buffy :D
Rüyalarımda vampirlerle,iblislerle uğraşıyorum haliyle. Wilkins'in öldüğü finali izlediğim gece ben de Angel benzeri sevgilim-olmayan-sevgilimle iblis öldürüyordum :)
Ama sanırım kolumdaki dreamcather dövmesinin etkisiyle hiçbir rüya korkutucu veya kötü değil.

Tabii bu kadar Buffy naptı,Spike aşkımı feci depreştirdi. Ya bir vampir bu yakışıklı, bu kadar eğlenceli, esprili aynı zamanda korumacı olur mu ya? Hadi vampirlikten geçtim James Marsters yahu... Hastasıyım aşığıyım.. Rüyalarımın kahramanı :) (bu rüyaları anlatmamı hiç beklemeyin!!)

Facebookta Spike can bite me anytime diye grup gördüm :) Valla katılıyorum, gelsin ısırsın istediği zaman..Tamam hadi Spike dizi karakteri ama James Marsters da ısırabilir..Öhm ne diyordum ben?

Üstüne böyle uzun uzun yazabilirim kendisinin,aslında blogu okuyucuya kapatsam "üstüne uzun uzun yazarım" da (utanma smileysi yok mu burda ya?)...

Ya yakışıklı değil biliyorum..Karizmatik desem...Ne bileyim...Ama var bir çekiciliği,niye bilmiyorum ama harika bir adam! Valla yarın çıksın karşıma ertesi gün evlenirim (evlenmem de şart değil yani ;) ) kendisiyle. Hatta böyle Teoman da gelsin,desin ki Gizem hayır beni seç..Oturur düşünürüm bak o derece.

Evet 1962 doğumlu,bu demektir ki nerdeyse anne babamla yaşıt (hatta annemden büyük) ama James ise sözkonusu olan yaşın hiç önemi yok.

Neyse şimdi kendisinin biraz(!) fotoğrafını koyayım... Ya valla tanıyan bilen varsa ayarlasın lütfen, uzun süreli de değil şöyle bir kaç gün...gece...Öhm...Neyse işte :)

Önce Spike halleri





Şimdi de normal halleri






Aaah ah :))

Pazartesi (1 Haziran) Arnhem'deki uluslararası dogshowa gittim.
3 günlük bir yarışmaydı,FCI Group 2 pazartesi olduğu için o gün gittim ben de.
FCI group 2 bana göre en güzel köpeklerin pek çoğunun dahil olduğu grup :) Rottweiler,mastiff,newfoundland,landseer,bernese,dogo argentino,bullmastiff,cane corso,tosa inu....
12 ring vardı,her birinde aynı anda değerlendirmeler yapıldı (aynı gün terrier grubu da vardı yarışmada).O yüzden hepsine yetişemedim,çoğunlukla ring 12ydeydim,onun dışında ring 8de rottları,ring 9da newfie-landseer-pyreneses-leonbergerleri,ring 11de ise İngiliz mastiff ve dogue de bordeauxları izledim,arada ring 10da amstaffları izledim.
Bir sürü köpeğe yumuldum,fotoğraf çektim çektirdim,köpekler tarafından öpüldüm :D
Websitesinde yazdığına göre 225 ırktan toplam 2100 köpek varmış bu üç günde.

Çok mutlu oldum,çok keyifli bir gün geçirdim :)

Etkinlik merkezinin (başka nasıl çevrilir Türkçe'ye bilemedim) girişinde standlar vardı,sürümden kazanmak için bayağı indirim yapmışlar.İçerde de standlar vardı yine.Yanıma fazla para almamıştım kızdım kendime :(

Mastiff

Landseer

Cane corso ve ben

Samimiyet ilerledi :)

Leonberger

Pyrenese

Tibet mastiffi

Newfie


Daha güzel fotolar var da üşendim seçmeye..Yetsin bu kadar :)

Fairytale Çevirisi




Eurovision birincisi Fairytale'in sözlerinin çevirisini arayıp bloguma gelen çok var,o yüzden ben de çevirip ekliyorum: )) İşte Alexander Rybak-Fairytale tercümesi:

Years ago, when I was younger,
I kinda liked a girl I knew.
She was mine, and we were sweethearts
That was then, but then it’s true

Yıllar önce,ben daha gençken
Tanıdığım bir kızdan hoşlandım
O benimdi ve biz sevgiliydik
Bu o zamandı,fakat doğruydu

I’m in love with a fairytale,
even though it hurts
‘Cause I don’t care if I lose my mind
I’m already cursed.

Bir peri masalına aşığım
Acıttığı halde
Aklımı kaybetmekten çekinmiyorum
Ben zaten lanetlendim.

Every day we started fighting,
every night we fell in love
No one else could make me sadder,
but no one else could lift me high above

Her gün kavga etmeye başladık
Her gece aşık olduk
Başka kimse beni daha üzgün yapamazdı
Ama hiçkimse beni daha yukarı kaldıramazdı

I don’t know what I was doing,
when suddenly, we fell apart
Nowadays, I cannot find her
But when I do, we’ll get a brand new start

Ne yaptığımı bilmiyorum
Birdenbire ayrılırken
Bu günlerde onu bulamıyorum
Fakat bulduğumda yepyeni bir başlangıç yapacağız

I’m in love with a fairytale,
even though it hurts
‘Cause I don’t care if I lose my mind
I’m already cursed

Bir peri masalına aşığım
Acıttığı halde
Aklımı kaybetmekten çekinmiyorum
Ben zaten lanetlendim.

She’s a fairytale
Yeah…
Even though it hurts
‘Cause I don’t care if I lose my mind
I’m already cursed

O bir perimasalı
Evet
Acıttığı halde
Aklımı kaybetmekten çekinmiyorum
Ben zaten lanetlendim.




Ay dün sevinçten pek bir şey yazamamışım :)

Gerçekten sevindim ama,yani bence hak eden bir şarkıydı,aferin Alexandercım :)

Yarı finallerden kimler hangi dereceyle çıkmış,bakalım bakalım.

1. Yarı final

1.İzlanda
2.Türkiye
3.Bosna-Hersek
4.İsveç
5.Ermenistan
6.Malta
7.İsrail
8.Portekiz
9.Romanya
10.Makedonya diyor sitede ama finale çıkan Finlandiya oldu.Jüri oyu sanırım.

2. Yarı final

1.Norveç
2.Azerbaycan
3.Estonya
4.Yunanistan
5.Moldova
6.Ukrayna
7.Arnavutluk
8.Danimarka
9.Litvanya
10.Sırbistan görünüyor ama finale çıkan Hırvatistan oldu.

Final zaten malum..

1.Norveç
2.İzlanda
3.Azerbaycan
4.Türkiye
5.İngiltere
6.Estonya
7.Yunanistan
8.Fransa
9.Bosna-Hersek
10.Ermenistan

Malta 22.
Almanya 20.
Ukrayna 12.
Romanya 19
İspanya 25.

10da 6 tutturdum :)
Ama gerçekten İzlanda,İngiltere,Estonya ve Bosna Hersek aklıma gelmezdi...
Malta'ya şaşırdım,Chiara daha önce benzer bir performansla 2.lik almıştı..Demek ki papaz her zaman pilav yemiyormuş :)
Almanya'da Dita'nın şovu etkin olsa puan yüksek olurdu,ben o yüzden ilk 10a yazmıştım Almanya'yı...
Ukrayna'da da şova güvenmiştim biraz,şarkı da genelde Ukrayna'nın dereceye giren şarkıları gibi..
Romanya ve İspanya..eh..girmeyebilirdi şart değildi zaten :)

Biz yine çoğunlukla gurbetçi ve dayanışma oylarıyla kurtardık...Almanya,İngiltere,Fransa,Hollanda,İsviçre ve Danimarka'dan gelen oylar gurbetçilerde zaten...Azerbaycan 12 verdi,beklediğim bir şeydi.Onun dışında Makedonya,Arnavutluk gibi Balkan ülkeleri de bize puan verdi,bunlar da dayanışma puanları :)

Her neyse...İşte bir Eurovision daha geldiii geçti :)
Yalnız Bülent Özveren'in yorumlarını aradım valla izlerken :)

Bu arada Eurovision'u finalini bir Macar ve Romanyalılarla beraber izledik..Bize oy geldikçe "oo come oon" deyip durdular,özellikle Macar..Eh dedim,bu ülkelerde çok Türk var...Türkler her yerdeler dediler,güldüm evet öyle dedim..Oy geldikçe "thank youu" dedim ülkelere gıyaben :) Hemen her ülkeden bize gelecek oyları bildim..Mesela Albania mı bağlandı,hemen "oh yea we will get some points" veya Azerbaycan'da,daha puanlar açıklanmadan "heey we will get 12 from Azerbaijan" dedim :) Kıhkıh :)

NORVEÇÇ oleeyy

NOORVEEEEÇÇÇÇÇÇÇÇ

Çok mutluyumm :)
Türkiye de 4. oldu.
Ama Norveçç..Demiştimm...İstemiştimmm... :))
Oley be :)

Eurovision Moskova 2009

Yaa yaaa benden bu yazıyı daha önce beklerdiniz değil mi? :)
İki yarı final geçti,bu gece de final var.
Şincikk...
Sunucuları hiç sevmedim..Çok ve gereksiz konuşuyorlar..Tamam sunucular genelde öyle yapıyor ama bunlarınki çok soğuk..Bir de Romanyalı kızlardan biriyle hemfikir olduğumuz üzere,biz Rus erkeklerini eli yüzü düzgün bilirdik,bu sunucu ne böyle?

İlk yarı finalden,finale çıkmalıydı çıkamadı dediğim ülke yok nerdeyse,belki Belçika çıkabilirdi ama şart değil. Buna karşın beklemediğim ülkelerin çıktığı da bir gerçek.Misal Bosna Hersek'in çıkmasını beklemezdim,genelde bu tip şarkılara pek ilgi yoktur çünkü.
İkinci yarı finalde ise Polonya'nın çıkmasını isterdim,kızın sesi gerçekten güzeldi.Onun dışında mesela Estonya'nın çıkmasını beklemezdim,şaşırdım.
Norveç'in çıkmasına çoook sevindim,şahsen benim desteklediğim ülke kendisi :) Çok şirin,keyifli,güzel bir şarkıları var..Melodisi çok hoş :) Valla oy bile verebilirim zannımca :)

Azerbaycan da güzel,böyle bir şarkı ve ekiple gelmelerine şaşırdım,karşımda Arash'ı görünce hepten şaşırdım.

İkinci yarı finali 2 Türk,bir grup Macar,1 Endonezyalı ve 2 Romanyalıyla izledik,keyifi geçti.Arada şarkıcı kızların yaş tahminleri,iddialar,internetten kontrol etme,bizim yarışmacı erkeklerle ilgili geyiklerimiz falan :)

İyi derece alacakların (hadi ilk 10 diyeyim) tahminini de yapıyorum ama sıralı değil :)

Norveç
Türkiye
Azerbaycan
Ukrayna
Fransa
Yunanistan
Malta
Romanya
Ermenistan
İspanya

(Ermenistan ve İspanya'dan pek emin değilim)

Bu da finalde yarışma sırası :)

01 Litvanya
02 İsrail
03 Fransa
04 İsveç
05 Hırvatistan
06 Portekiz
07 Izlanda
08 Yunanistan
09 Ermenistan
10 Rusya
11 Azerbaycan
12 Bosna-Hersek
13 Moldova
14 Malta
15 Estonya
16 Danimarka
17 Almanya
18 Türkiye
19 Arnavutluk
20 Norveç
21 Ukrayna
22 Romanya
23 İngiltere
24 Finlandiya
25 İspanya

Son olarak da alın size Norveç :)

Alexander Rybak-Fairytale

Years ago when I was younger
I kinda’ liked a girl I knew.
She was mine, and we were sweethearts,
That was then, but then it’s true

I’m in love with a fairytale
Even though it hurts.
‘Cause I don’t care if I lose my mind;
I’m already cursed

Every day we started fighting,
Every night we fell in love.
No one else could make me sadder,
But no one else could lift me high above

I don’t know what I was doing
But suddenly we fell apart.
Nowadays I cannot find her.
But when I do we’ll get a brand new start

I’m in love with a fairytale
Even though it hurts.
Cause I don’t care if I lose my mind;
I’m already cursed

She’s a fairytale
Yeah
Even though it hurts.
Cause I don’t care if I lose my mind;
I’m already cursed

Hollanda izlenimleri

Ay evet şaka maka nerdeyse 1,5 aydır bu ülkedeyim.
Bir daha gelme gereği duyacağımı sanmıyorum.
Bazı ülkeler vardır böyle,tekrar tekrar gidebilirim,örneğin İtalya,örneğin Avusturya...Fontana di Trevi'ye yine bozuk para atarım aynı keyifle veya Stephansdom'un yakınındaki cafede yine kahve içerim...
Ama Hollanda,Amsterdam...I-ıh...

Tamam insanı çok yardımsever,valla bak.Yani ellerinden gelen yardımı yapıyorlar amaaa-aması var...Ama yardım istersen.Kendiliğinden yardım etme olayı yok.
Şöyle ki...
Queen's Day'de Türkiye'ye dönüyorum tatile...Trenle Schipol'e geldik.Bir omzumda laptop,bir elimde içinde çantamın ve kameranın olduğu poşet...29 kiloluk valizle boğuşup basamaklardan indirmeye çalışıyorum.Bir ucundan tut değil mi,cebelleşiyorum orda ben.Nerdee?Yanımdan dolanıp indi hepsi.
İstanbul'a indik,valizleri bekliyoruz havaalanında.Benim valizi gördüm,tam elimi attım banttan alacağım...Hop yanımdaki adam alıverdi.Yere bırakacak sanıp "teşekkürler" diyecekim ki şu havaalanlarında olan valiz taşıma arabama kadar götürdü,yerleştirdi,"ağırmış" dedi güldü ve gitti.Allah'ım dedim vatanıma hoşgeldim.
Elimde araba karşıdan karşıya geçeceğim.Havaalanlarında bilirsiniz trafik hiç kesilmez hep araba akar.Bekliyorum,ordaki polis memuru geçin dedi. Geçemem dedim güldüm yolu gösterdim.Arabalara baktı,trafiği kesip bana yol verdi.Havaş'ın şoförü hemen valizi aldı arabadan bagaja yerleştirdi,muavin arabayı kenara götürdü ben laptopı yerleştirirken yukarı.
Tamam belki bizim insanımız kaba saba ama soğuk değil!

Soğuk dedim bak diğer konuya geçiyorum.
Gerçekten genelde soğuk insanlar.Yani İngiliz'in soğukluğu falan halt etmiş -ki ben gördüm çok da soğuk değildir İngilizler'in bir kısmı (based on a true story-valla bak)..Ailede vardır bizim İngilizler İskoçlar...İsviçreli de var ona bakarsak..Hmm Alman da vardı..Birleşmiş Milletler gibi olmuş bizim sülale yahu..

Tamam çok kibarlar.Konuşma başlatırken mesela sorduğun her soruya yanıt veriyorlar.Tam da orda kalıyor işte olay.Sadece yanıt veriyorlar.Muhabbet geliştirme,efendim bir sohbet etme falan yok yok yok..Geldikleri gibi gidiyorlar.
Bizde Erasmuslularla konuşulur tanışılır,benim bile bizim okulda ayak üstü tanıştığım 2 İtalyan arkadaşım oldu-biriyle hala MSNde konuşuruz,1 Polonyalı arkadaşım Facebook listemdedir hala vs...

Hava dengesiz...Şimdi güneş var ya mesela,yarım saat sonra şakır şakır yağmur yağabilir,sonra tekrar güneş çıkabilir...Veya sabah kalktın hava yağmurlu di mi?Öğlen kısa kolluyla gezecek kadar sıcak olabilir...
İnsanlar sıcak görgüsüzü :) Nisanın ortasında parmak arası şıpıdık terlik üstüne bermudayla gezilir mi yahu?Ki havanın takribi 15 derece olduğunu düşünelim.Bizde bahar için 15 derece normaldir,"ayh sıcak oldu valla " lafı anca 20-25 derecelerde piyasaya çıkar,"çok sıcak" 30-35 derecelerdir...Bir Bodrumlu olarak 40 derece de sıcak ama bilindik bir derecedir benim için...
Ben montla gezerken yanımdan askılı tişörtlü-şortlu-şıpıdık terlikli hatunlar geçiyor yaa...

Şimdi haklarını vermek lazım ki ulaşım harbi rahat.Amsterdam burdan tek tren,1 saat.Schipol yine tek tren...Rotterdam'a veya Eindhoven'a 1 aktarma...
Şehir içi ulaşım da-en azından Amsterdam ve Ede'de- rahat..Amsterdam'da hemen her yere tramvay var zaten,Ede'de de otobüs.
Acayip dakikler...Otobüs saatleri 13.42 mesela...13.40 veya 13.45 değil,13.42...Ve gerçekten 42 geçe geliyor o otobüs,daha erken veya geç değil...
Ana durakta dijital ekran var otobüs saatleri için,gecikmeleri yazıyor +1 şeklinde...Evet evet,bir dakika gecikeceği belirlenmiş oluyor ve bu tabelaya yazılıyor.İstanbul'da 30-40 dakika "birazdan gelir" denilen otobüsleri beklemeye alışık biri olarak burdaki sistem hala tuhaf geliyor...Trenler de aynı mesela,16.03 treni oluyor..Tren ya tren,bizde vaktinde kalkanı var mıdır acaba?

İşte o tabela,tren ve otobüs saatlerine bakın :)



Nerelere gittim?
Hmm..5-6 defa Amsterdam'a gittim...
Şehirde yürüyerek gezmenin yanı sıra Artis Zoo (hayvanat bahçesi),Madam Tussaud,Bloemenmarkt (Çiçek Pazarı),Albert Cuypsmarkt (pazar),Waterlooplein pazarı gibi yerleri gezdim..Dam Meydanı'nda oturdum her gidişimde,Red Light District'e gittim :)
Rotterdam'a gittim;şehir merkezini,Erasmus köprüsünü vb gördüm.
Wageningen'e sık sık gidiyorum zaten,orda yaşadığımı göz önüne alırsak (petshop sahibiyle de ahbap olduk zaten :) ). Ayrıca "Kapadokya Dönercisi"yle de tanışıyoruz,öğrenciyim diye lahmacun falan alırken indirim yapıyor sağolsun :)
Ede merkeze gittim/gidiyorum.Cumartesileri pazar var,çok hoş bir elbise aldım kendime geçen hafta.Bu pazar da Agi'yle (Macar oda arkadaşım) beraber gideceğiz :)
Pazarlarında bile pet standı var,pes dedim :) Böyle tasma,oyuncak,biscrok-markies tarzı abur cuburlar (ki geçen gidişimde Selin'in bizzat gördüğü,Itır ve Handan'ın da fotoğaflarını gördüğü üzere çeşit çeşit bir sürü şey almışım..Napayım Türkiye'de hem bir kısmı yok hem olanlar pahalı .. :) ),Frontline falan satılıyor.

Ayy bir de Osman'ım var :)))
Osman,havaalanında uçağımı beklerken mağazalarda gezinirken rafta gördüğüm,tabir-i caizse aşık olduğum "almalıyım almalıyım" dediğim bir inekçik :)
İşte Osman :)

(Niye Osman?Çünkü markası Bosman'mış..Biz de Osman diyoruz)

Ha bir de Hannibal var..Kendisi sinekkapan olup,sinek yiyen bir bitkidir..

Bir aksilik olmazsa bu sefer dönerken ona kardeş götüreceğim...Dexter :)

Sonra mesela adi Pegasus izin verseydi kafayı kırmıştım şu tavşanı getirecektim...
Çok büyümeyen bir tavşan olan Lop tavşanı :) Burda 13€,Türkiye'de 150 milyon...


Ben yarım yamalak çekmeye çalıştığım için tam olmamış..İşte normal hali bu lop tavşanının (foto googledan bulunma:) )



Bu da elbisem :) Yakından daha güzel :)


Hadi bakalım,bu günlük bu kadar :)))

*** Bahçenizde çocuk yürüme havolduğunda ama küçük çocuğunuz olmadığı zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz

*** Yara pamukları her hafta alışveriş listenizde olduğu zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz

*** Evin stratejik yerlerinde daimi bebek kapıları olduğunda ama bebek olmadığı zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz

*** Siz işteyken köpeği uzak tutmak için çöp tenekesi az çok kalıcı olarak mutfak lavabosuna yerleşik olduğu zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Arabada ön camın yolcu tarafında her yerde burun-izi olduğu için dışarıyı göremediğiniz zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Kaka sizin ve sevgilinizin konuşmasında kaynak olmaya başladığı zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Köpeğiniz sizinle uyumaya başladığı zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Köpeğinizden hoşlanan insanlardan hoşlanıp,köpeğinizden hoşlanmayanları adam yerine koymadığınız zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Cüzdanınızda veya ceplerinizde köpek bisküvileri taşıdığınız zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Diğer insanların çocuklarıyla ilgili konuştuğu gibi köpeğinizden konuştuğunuz zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

*** Köpeğiniz daha rahat etsin diye yatağa ekstra battaniye koyduğunuz zaman köpek insanı olduğunuzu bilirsiniz.

Kaynak: http://www.resteddoginn.ca
Çeviri: Bendeniz :)

Yasiyorum :)

Uzun suredir sesimin cikmadigini biliyorum :)
1 haftadir Hollanda'dayim.Amsterdam'i gezdim,yurda ve okula alistim.
Genel anlamda problem olmamasina ragmen yurda hala internet baglanmamasi bir sorun :(
O yuzden uzak kaliyorum.
Hollanda bloguma firsat buldukca gun gun olaylari yazdigim icin buraya yazma geregi duymuyorum,sadece hayattayim diye ses vermek istedim :)
Gorusmek uzere efem :)

Önceki Kayıtlar